helalderman

YEDİKLERİN KADAR DOĞALSIN…

Archive for the ‘tohum yasası & GDO’ Category

tohum yasası meclisten geçerse bize ne olur!

Posted by helalderman 25 Ekim 2010


Röportaj: Gülşen Kaş
Gülşen: GDO nedir?

Dr. Gökhan Günaydın: Biyo-teknolojik yöntemlerle kendi türü dışındaki bir türden gen aktarılarak belirli özellikleri değiştirilen bitki – hayvan ya da mikroorganizmalara “Transgenik” ya da “Genetiği Değiştirilmiş Organizma” denilmekte ve bu ürünler kısaca “GDO” olarak adlandırılmaktadır. Bu kapsamda, örneğin domuza ait gen domatese, bakteri veya virüse ait gen de bir bitkiye aktarılabilmektedir.

Gülşen: Tohumculuk Yasası Meclis’ten hızlı bir şekilde geçirildi, yasanın çıkarılmasının gerçekteki amacı nedir? Neye ve kime hizmet etmektedir?

Dr. Gökhan Günaydın: TBMM’de 31 Ekim 2006 tarihinde kabul edilen 5553 sayılı Tohumculuk Yasası, 8 Kasım 2006 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yasa, tohum alanından kamunun çekilmesi ve sektörün tümüyle çokuluslu şirketler ile onların yerli temsilcilerine teslim edilmesini amaçlamaktadır.

2004 yılından beri TBMM gündeminde olan, hatta 23 Kasım 2004 tarihinde Danışma Kurulu kararıyla görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılması bile kararlaştırılmış bulunan düzenleme, aradan iki yıl geçtikten sonra TBMM tarafından yasalaştırılmıştır. Avrupa Birliği’ne uyum yasaları arasında yer aldığının iddia edilmesine karşın, Yasanın 3, 4, 6, 7, 8, 11, 12 ve 15. maddelerinin AB müktesebatı ile çelişmesi dikkat çekmektedir.

Yasanın “tohumculuk” alanını düzenlediği ileri sürülse de, toplam 43 maddeden yürürlük ve yürütmeyi düzenleyen 2 madde ile amaç, kapsam ve tanımlamayı içeren 3 madde hariç tutulduğunda, tohumculuğu düzenleyen madde sayısı 12’ye düşmektedir. Yasanın 25 maddesi tohumculuk birliğinin kurulmasıyla ilgili düzenlemeler getirmektedir. Bu nedenle 5553 sayılı Yasa, adeta “tohumculuğu” değil, “tohumculuk birliği”ni düzenlemek üzere çıkarılmıştır.

Yasa ile “bitki ıslahçıları, tohum sanayicileri ve üreticileri, fide üreticileri, fidan üreticileri, tohum yetiştiricileri, tohum dağıtıcıları, süs bitkileri üreticileri ve tohumculukla ilgili diğer konularla iştigal eden en az yedi gerçek veya tüzel kişi tarafından faaliyet konularına göre” alt birlikler ve bunların üst birliği olarak, kamu kurumu niteliğinde meslek üst kuruluşu statüsünde Türkiye Tohumcular Birliği kurulmaktadır. Üstelik, Yasa’nın 15. maddesi ile tohumluk üretimi, tohumluk sertifikasyonu, tohumluk ticareti ve piyasa denetimi konusundaki yetkilerin bu birliğe devredilmesi öngörülmektedir.

Yasa ile Türkiye’de, Tarımsal Araştırma Genel Müdürlüğü’ne (TAGEM) bağlı Enstitülerin tarımsal AR-GE faaliyetleri sonucunda, Tarımsal İşletmeler Genel Müdürlüğü’ne (TİGEM) ait çiftliklerde tohum üretip, ucuz fiyatlarla ve zamanında üreticiye ulaştırma şeklinde işleyen kamusal tohumculuk sistemi “demode” ilan edilmekte; devlet olmazsa olmaz bir yaşamsal alandan daha çekilerek, yabancı şirketler ile onların yerli uzantılarına yeni kâr alanları yaratılmaktadır.

Türkiye’nin tohum üretim gücünü tümüyle kırılmaktadır. Yasa, sektör ve üretici için yıkım; çokuluslu şirketler ile onların taşeronları için ise yeni kar alanları anlamına gelmektedir.

Gülşen: Bu Yasa geleneksel tohumlarımızı kullanamayacağımız anlamına mı geliyor?

Dr. Gökhan Günaydın: Tüm Avrupa’daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğindedir. Günümüz Türkiye’si, sebze tohumluğunda % 90’ın üzerinde dışa bağımlıdır. Sertifikalı hububat tohumluğunun ise ancak % 25’i üretilebilmektedir.

Aslında özel sektör, sebze, mısır, ayçiçeği gibi yabancı döllenen tohum piyasasının karlılığını çoktan fark etmiştir. Bu bağlamda özellikle Hollanda, İspanya ve İsrail kökenli firmalar, yerli ortaklarıyla Türkiye’de tohum üretip pazarlamakta ya da doğrudan ithal ürün satış ağı oluşturmaktadır. Yerli çeşitlerimizin neredeyse tamamının kaybolmasına neden olan bu süreçte, örneğin bir kg. domates tohumu 18 – 20 bin dolar fiyatla satılmakta ve üreticinin sömürü düzeyi giderek artmaktadır. Yabancı ve yerli aracıların etkisiyle, üreticinin eline geçen gelirden yaklaşık 5 kat fazla fiyatlarla domates tüketen tüketicinin “eski domateslerin tadını arama” düzeyinde kalan yakınmaları, üretici ve tüketici dayanışmasına yönelik anlamlı bir sonuç üretmemektedir.


Gülşen: Canlı bir şeyin patenti alınabilir mi? Tohum patenti almış şirketlerin amacı ne?

Dr. Gökhan Günaydın: Yasa Tasarısının 15. maddesinde bahsedilen yetki devriyle birlikte kamu üretim, sertifikalandırma, ticaret ve denetimi, uluslararası dev tarım şirketlerine bırakılacaktır. Böylelikle de ülkemizin “gıda güvenliği” ve “gıda güvencesi-egemenliği” bir avuç uluslararası gıda tekelinin kar histerisine terk edilecektir.

Gülşen: GDO’lar tarım sektörünü nasıl etkileyecek?

Dr. Gökhan Günaydın: İnsan, hayvan, bitki, mikroorganizmalarda yapılan her bir değişiklik bütünün bir diğer parçası olan tarımsal biyoçeşitliliği, yani sağlıklı beslenmenin temeli olan gıda çeşitliliğini de etkileyecektir.

Modern tarım yöntemlerinin yol açtığı etkiler yüzünden zaten yeteri kadar azalmış olan çeşitler GDO’nun tehdidi altındadır. Çünkü GDO’ların aktarılmış genleri, çevresinde geleneksel yöntemlerle üretilen ürünlere de geçebilmektedir. Arılar, kuşlar, böcekler ve rüzgar gibi tozlaşmayı sağlayan etkenler, GDO’lu polenleri alıp komşu tarlalara taşıyabilmekte, komşu tarlaya bulaşan genler oradaki üründe de genetik değişikliğe neden olabilmektedir. “Gen kaçışı” adı verilen bu bulaşma sonucunda yaşamın sürdürülebilirliği açısından çok büyük önem taşıyan bitkiler giderek tek tipleşmekte, doğal çeşitlilik azalmaktadır.

Böylece milyonlarca yılda oluşan türler 5-10 yıllık bir sürede yok olma tehlikesiyle karşılaşmaktadır. Bu yüzden GDO, yeryüzündeki milyonlarca canlı türün varlığını tehdit ve eko sistemi tahrip etmektedir.

Hastalık ve diğer zararlılara karşı dayanıklı olması için genleriyle oynanmış bir buğday türünün belki göreceli olarak verimi yüksektir ama, aniden ortaya çıkabilecek bir hastalık ya da zararlı o türün yok olması ve dünyada artık başka bir tür buğday yetiştirilmediği için buğday ırkının tamamen ortadan kalkması gibi bir felaketi beraberinde getirebilir.

Türkiye’nin biyolojik ve endemik (sadece o yörede bulunan) bitki türleri açısından çok zengin olması nedeniyle, tür çeşitliliğini tehdit eden GDO’lar konusunda önlem alınması sadece Türkiye için değil, dünyanın biyolojik mirasının gelecek nesillere taşınabilmesi açısından da yaşamsal önem taşımaktadır.

Posted in ÜRETİM SAHTELİKLERİ, tohum yasası & GDO | 1 Comment »